Gazete Vatan Logo
Futbol 'G.Saray kendi ipini öyle bir çekti ki...'

'G.Saray kendi ipini öyle bir çekti ki...'

Türk spor basınının duayen ismi Şansal Büyüka'dan çarpıcı derbi analizi...

'G.Saray kendi ipini öyle bir çekti ki...'

Fenerbahçe’nin bu sezonki en çarpıcı özelliği aç kurtlar gibi rakibin üzerine yükleniyor. Galatasaray nefes almadı ki, şut atsın, pozisyona girsin. Drogba’ya top geldiği anda üç Fenerli başındaydı. Dönebildi mi, pozisyon bulabildi mi Galatasaray? Korner atmadan maç bitirdi.

Şansal Büyüka, Milliyet gazetesinden Bilal Meşe ile yaptığı haftalık söyleşisinde Fenerbahçe - Galatasaray derbisine de değindi. İşte Büyüka'nın yorumları:

Her iki takımın da kadrosu yıldızlarla dolu... İki takımın yıldızları kantara koysak, bir gram farklılık çıkmaz. Peki, Fenerbahçe’nin bu 14 yıllık farklılığı nerden geliyor? Türkiye’de almadık kupalar bırakmayan, UEFA Kupası’nı ülkemize taşıyan, hemen hemen her yıl Şampiyonlar Ligi’nde ülkemizi temsil eden Galatasaray’ın, ezeli rakibi karşısındaki bu durumu nereden geliyor? Olsa, olsa bu psikolojik bir olaydır.

* Buna pek katıldığımı söyleyemem. Çünkü, 14 yıldan bu yana aynı baskıyı Fenerbahçe’de yaşıyor, yaşıyor olabilir de... ‘Ne zaman kaybedeceğim?’ düşüncesi de Fenerbahçe’ye psikolojik baskı yaratmaz mı? Aslında psikolojik diyerek işin kolayına kaçıyoruz. Ya da Galatasaray’a gelen-giden oyuncular, yerlisi- yabancısı hocalar buna mı sığınıyor? Buna yüzde olarak çok katılmam.

Niye?

* Çünkü Galatasaray, farklı kaybettiği derbilerden bile daha etkisizdi. Bana göre çok kötüydü. İyi başladı, kötü bitirdi.

Bunun temelinde yatan faktörler?

*Fenerbahçe, Galatasaray’ı oynatmadı. Yarı alanında Galatasaray’a topu göstermediler. Drogba’ya top geldiği anda üç Fenerli başındaydı. Galatasaray nefes almadı ki, şut atsın, pozisyona girsin. Galatasaray’ı bu çaresizliğe Fenerbahçe itti sevgili Bilal. Çünkü Fenerbahçe, artık eskisi gibi gölge markaj yapmıyor. Mücadele etmezsen, savaşmazsan, maç kazanamazsınız. Ne oynarsan oyna, savaşacaksınız arkadaş.

Derbideki futbol dağ fare mi doğurdu?

* Belki de uzun süre sonra ilk defa favorinin, şansa bırakmadan, riske girmeden kazandığı bir maç oldu. Pozisyonu hemen hemen olmayan bir maçtı. İki tarafın da önlem alarak oynadığı bir maç izledik. Fenerbahçe savunmada riskli oynuyor diyorduk, ancak derbide savunma futbolunu da kusursuz oynadığını gösterdi.

Büyüka, Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’sini aç kurta benzetti:

* Galatasaray’a pozisyon vermeden maçı bitirdi. Fenerbahçe’nin bu sezonki en çarpıcı özelliği aç kurtlar gibi rakibin üzerine yükleniyor. Rakip Fenerbahçeli’nin nefesini ensesinde hissediyor. Maçı göz önüne getirdiğimizde Galatasaraylı futbolcunun Fenerbahçeli bir oyuncudan önce topa hamle yaptığını hatırlamıyorum. Hep Fenerbahçe ilk hamleyi yaptı. İkinci golde Selçuk’a Emre bir metre arkadan gelip hamle yaptı, o top gol oldu. Fenerbahçe’yi başarıya götüren özellik budur. Rakibine pençesini atıyor. Dönebildi mi, pozisyon bulabildi mi Galatasaray? Korner atmadan maç bitirdi.

Fenerbahçe’nin futbolu olarak onu tatmin etti mi acaba?

* Derbi beni mücadele olarak tatmin etti. Fenerbahçe’nin son maçlarında gol pozisyonu yaratma konusunda bir sıkıntısı var. Organize olamıyor Fenerbahçe... Pozisyon yaratamıyor, son 2-3 maçta bunun eksikliği hissedildi. Emenike’de ciddi bir arıza var diye düşünüyorum. Oynuyor bireysel, oynamıyor küsüyor. Takımın enerjisini bozuyor.

Ersun Yanal’ın Emenike’ye çıkışını anımsattık Büyüka’ya:

* Emenike bu sezon Fenerbahçe’ye dert yaratabilir. Hoca bu zamana kadar durumu iyi idare etti. Ve gördük ki, Galatasaray maçında patladı. Basın toplantısında da söyledi Yanal, “Antrenmanda belli kriterleri yakalayan oynar. Bunları yakalayamayan gitsin tenis oynasın” dedi. Demek ki hiç tavizi yok hocanın... Yanal kendi canını bile riske atıp maça çıkıyorsa, futbolcusundan da bu özveriyi bekleyecek. Sow niye gelip kendi sahasından top çıkarıyor, Burak’tan Engin’den top alıyor? Sow, Emenike’den aşağı bir golcü değil ki...

Peki, Fenerbahçe’nin bu temposu, aç kurtlar gibi saldırması 34 hafta sürer mi?

* Bir de işin o tarafı var. Ben bir takımın bu tempo ile 34 hafta gideceğini düşünmüyorum. Mutlaka puan kaybedeceği maçlar olacaktır. Ancak rakip ne yapıyor, o da kaybediyor.

Hoca-cemaat meselesi!

Mancini maçtan bir gün önce, ‘beraberliğe üzülmem’ diyor. Grup sonuncusu rakiple beraberliğe üzülmem (!) Böyle bir ifade olur mu? Maçtan sonra da, ‘Bu grubun favorisi Real ve Juventus’ diyor. Sen futbolcu olsan kendini sıkar mısın, maç kazanmaya uğraşır mısın?

Elbette derbiyi kazananı öne çıkarmamız kadar doğal bir şey olamaz. Ne var ki, koca Galatasaray’daki bu düşüş, kimine göre sürpriz, kimine göre doğal...

Aziz Yıldırım’a ve yönetime bir teklifte bulunulsa, ‘yarışta Galatasaray en büyük rakibiniz, rakibinizi bozmak için nasıl bir senaryo yazarsınız’ diye. Fenerbahçe de Türkiye’nin en iyi senaristlerini bulsa, Galatasaray için böyle bir senaryoyu yazmak akıllarına gelmezdi. Galatasaray kendi kendinin ipini öyle bir çekti ki... Senaristler bile bunu tahmin edemezdi. Galatasaray, Fatih Terim’i göndermekle ayağına kurşunu sıktı. 9 puandan ne olur dersen, bir şey olmaz. Galatasaray rakibini yakalayabilir. Ancak Fenerbahçe durmazsa tabii ki yakalama şansı yok.

Büyüka, bu kez Drogba’nın yanısıra bazı sarı-kırmızılı futbolculardaki formsuzluğu öne çıkardı:

“Saha içinde ağır bir Drogba etkisi görüyoruz. Belki tribünlerin hoşuna gidiyor. Ancak sahadaki futbolcuların ne kadar hoşuna gidiyor, ne kadar gitmiyor bu da tartışılır. Baktığında hevesi kaçmış, defansif anlamda darmadağın olmuş bir Galatasaray var. Kopenhag maçında tek kale oynadı, pozisyonu yok. Fenerbahçe maçına bakıyorsun neredeyse ceza alanına giremedi. Korner atamadan bitirdi maçı. Sneijder geldi pozisyonu bozuldu diyoruz. Ama Selçuk’ta büyük bir düşüş var. Melo yine biraz ayakta duruyor. Ancak o müthiş Melo-Selçuk ikilisinin bir ayağı tam çöktü. İnanılmaz biçimde kötü oynuyor. Kendi kalitesinin çok gerisinde.

Bir de Burak Yılmaz olayı var... Mancini, Tümer Metin’in dediği gibi takıma ihanet mi ediyor?

Mancini’nin Burak’a yaptığına ihanet diyemeyiz ama kenarda oynatarak hem Burak’a hem takıma darbe vuruyor. Bu Burak merkezde klasik golcü oynadı 30 golü aştı. Burak ne kadar düşüşte olursa olsun gol yollarında bu kadar düşüş yaşamaz. Bakıyorsunuz mücadelesine devam ediyor. Ancak pozisyonunun çok uzağında... Defansın gerisine atılacak topların çok uzağına itildi Burak. Burak ya merkezde oynar ya da kulübede oturur.

Kolay mı onu yedeğe çekmek peki?

Burak’ı kenarda oynatmaya devam edecekse, o zaman devre arasında satmalı ve para kazanmalı. Kenarda oynayacak bir Burak’tan hayır gelmez. Drogba’yı da kenara çekemezsin. Kadro mühendisliği yaparken bunları düşünmen gerekiyor. Bir yeteneği takıma kazandırırken, elindeki yeteneği küstürmeyeceksin. Galatasaray nöbetçi golcüsü Umut nerede? O da kayboldu. Drogba geldi; dünya yıldızı ama Burak ve Umut’u kaybediyorsunuz, farkında değiller.

Cim Bom dış hatlarda da sıkıntılı?

Kopenhag’ı yenseler 7 puana çıkacaklar. Juventus’un Real Madrid’i yenemeyeceğini futbol cahilleri bile biliyor.
O zaman sen 7, Juventus 3 puanda. Kal burada Juventus ile berabere, iş bitti. Şimdi işi tehlikeye attı. Mancini maçtan bir gün önce beraberliğe üzülmem diyor. Grup sonuncusu rakiple beraberliğe üzülmem (!) Böyle bir ifade olur mu? Maçtan sonra da, ‘Bu grubun favorisi Real ve Juventus’ diyor. Sen ondan sonra futbolcu olsan kendini sıkar mısın, maç kazanmaya uğraşır mısın? Hoca-cemaat meselesi bu. Hoca bunu söylerse futbolcunun umurunda olmaz.

Büyüka rotayı Terim’e çeviriyor:

Geçen yıl Fatih Terim, İstanbul’da Braga’yı, Cluj’u yenemedi; ‘Şansı sıfır’ deniyordu. Fatih Terim çıktı, “Biz bitti demeden hiçbir şey bitmez” dedi. Bu çok önemli bir şey. Ne yaptı o Galatasaray; gitti deplasmanda Braga’yı, Cluj’u yendi. Gruptan çıktıktan sonra bir de Schalke’yi eledi. Lider sendelerse cemaat çöker. Mancini’nin hedef küçültmesini, kaderci ifadelerini beğenmiyorum. İşte iki hoca farkı...

Peki, böyle giderse Mancini, sezonu tamamlar mı?

“Mancini’nin sezonu bitireceğine inanıyorum. Sonuç olarak bu Mancini’nin takımı değil. Belki de bu futbolcuları nasıl aldınız diye düşünüyordur. Kendi gitmek istemediği sürece yönetimin bu hoca ile devam edeceğini düşünüyorum.

Büyüka, kantarına bu kez Başkan Ünal Aysal’ı çıkardı:

‘Yönetim istifa’ sloganlarının ardından Başkan Ünal Aysal’a da şaşırıyorum. Fatih Terim sürecinin sonrasını gördükçe, demek ki Galatasaray’ı o değil Terim yönetiyormuş. En azından Terim disiplini, korkusu belli bir düzeni orada kuruyormuş. Fatih Terim gitti Başkan Florya’da. Her fırsatta futbolcularla toplantı yapıyor. Aziz Yıldırım’ın ilk zamanları gibi davranıyor. Başkan gitti, ‘kalbinizle oynayın’ dedi. Şut atamadan, korner atamadan Fenerbahçe’ye yenildin. Ne oldu? Galatasaray Başkanı’nın Florya’da bu kadar olmasına inanamıyorum. Uygar bir yönetime bu yakışmıyor.

Bu eleştiriler, yumağından çıkıp Büyüka ile derbide yaşanan, son yıllarda sahalarımızda ender görülen, ‘Centilmenlik’ ve ‘dostluk’ görüntülerine odaklandık:

Kırk yılda bir güzel görüntüler olsun. Dünya gözüyle görelim bunları. Futbolcular sahada az da olsa kapıştı, sonra sarmaş dolaş oldular. Ne ekersen onu biçiyorsun. İki taraf da maçı germedi. İki tarafta da uygar bir hoca var. Hırsına yenik düşmeyen, futbolun güzelliklerini ortaya çıkarmak isteyen iki hoca var. Mancini’nin Yanal’a mesajı, Yanal’ın teşekkürü ortamı yumuşattı. Günah zincirinin en zayıf halkası futbolculardı zaten. Onlar saha dışında çok iyi dostlar. Saha içinde itişip kakışıyorlar ama orada kalıyor. Bunları gördüğümde çok mutlu oldum. Dilerim devamı gelir.

Büyüka’ya, Fenerbahçeli taraftarların, “Ünal Aysal istifa, İmparator Terim” diye tempo tutmalarını hatırlatıyoruz:
Fatih Terim’e verilmiş katıksız bir destek yok. Orada mizah var. Fatih Terim’in üzerinden yönetimle bir dalga geçme, ironi var. Büyüka, ayrıca Gökhan Gönül’ün maçtan sonraki açıklamalarının, ‘utanıyorum’ demesi ve özür dilemesini örnek bir davranış biçimi olarak nitelendirdi.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var

Peki, Beşiktaş, sizin en büyük favorinizdi. Ne oldu Beşiktaş’a?

*Almeida için mutsuz görünüyor diyebiliriz. Baktığınızda Beşiktaş’ın içini karartıyor. Ben çift santrfora katılıyorum. Eneramo’nun tam bir golcü olmasa bile rakip savunmanın dengesini bozduğunu düşünüyorum. Eneramo’nun bozduğu savunmada Almeida daha rahat gol atar. Ancak her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Bilic de böyle oynuyor. Ben çift santrfor diyorum ama Beşiktaş’in golcü sıkıntısı çektiğini düşünmüyorum. Deplasmanda üçer üçer atıyor. Galatasaray yenilgisinin tramvası çok uzun sürdü. Profesyonel kadro bu kadar duygusal olmamalı. Bugün yıkıldıysan yarın ayağa kalkmalısın. Ama takımın belini büken seyircisiz kalmalarıdır. Bilic, ‘Kadınlar başımızın tacı ancak erkeklerin enerjisini veremezler’ dedi, doğru.

Bu golleri amatör takım bile yemez

Rotayı derbiden çıkarıp, Süper Lig’e, müthiş bir çıkış yakalayan Kasımpaşa’ya, Sivasspor’a, UEFA’da firesiz yoluna devam eden, ancak ligde çöküşe geçen Trabzonspor’a çeviriyoruz:

* “Kasımpaşa’dan bir başarı bekliyordum ama bu kadarını beklemiyorum. Türkiye’nin en iyi hücum organizasyonu Kasımpaşa’da. Sivasspor, yabancılarla yerlileri çok iyi karıştırdı. Burada çok ciddi bir Roberto Carlos başarısını gözlemliyorum. Her iki takımın da yarışa girmesi lige renk katacak, kopmasınlar. Nasıl ki Bursaspor aradan sıyrılıp, şampiyonluk ipini göğüslediyse, niye bir Kasımpaşa olmasın ki?”

Büyüka’ya sürekli övgüler yağdırdığı Trabzonspor’un teknik direktörü M.Reşit Akçay’ı soruyoruz:

* Trabzonspor’a inanamıyorum. Hiç alınmasınlar, Gençlerbirliği maçında yedikleri birinci ve üçüncü golü amatör takım yemez. PAF takımdan oyuncu alınıp sahaya konulsa o golleri yemez. Jimmy Durmaz topu alıp 75 metre koşuyor, Zokora ve Kadir 75 metre topsuz koşarak onu yakalayamıyor. Gol yediğinde üç savunma oyuncusu da yerinde yok. Gol arıyorsan savunma geri dönecek. Karşılıklı gollerle bu mağlubiyet alınsa çok fazla yıkım olmazdı. Ancak Trabzonspor gibi bir takımsan, Gençlerbirliği’ne oranla daha güçlü bir kadron varsa, 2-0’dan 3-2 maç vermeyeceksin. Mustafa hocaya olan güvenim devam ediyor. Futbola doğruları ile yaklaşıyor. Gençlerbirliği maçının kaybedilmesinde bir günahı var mı denirse hangi hocayı getirirsen getir bir şey olmazdı. Ama sonuç olarak Türkiye’de fatura liderlere kesilir. 1-2 mağlubiyetin ardından Akçay’ın da yeterliliği sorgulanacaktır. Bir de Trabzon en zor futbol kentidir. Kimsenin gözünün yaşına bakmazlar.

(Milliyet)

Haberin Devamı