İSVEÇ, eleme grubunda Fransa ve Hollanda’ya kök söktürdü, play-off’ta İtalya’yı eledi, Dünya Kupası’nda ise Almanya’ya son saniyede mağlup olup, Meksika’yı son maçta yenerek lider oldu. Zorluk derecesi yüksek maçlara alışkın ve testlerden başarıyla geçtiler. Her ne kadar yıldız kategorisinde futbolcusu olmasa da, fizik gücü, direnci ve alan daraltarak iyi savunma yapmasıyla bilinen bir ekip…BU özellikleri düne kadar işe yaradı... Bir çeyrek final maçından çok, Premier League liderinin, orta sıralardaki bir takımla mücadelesi gibiydi. Kneredeyse tek taraflı bir maç izledik. İngiltere Southgate ile birlikte kimlik değiştirdi. Genç ve dinamik bir takım. Aynı zamanda savunmayı ve hücumu birlikte yapıyorlar. Top rakipteyken 5’li, top kendisine geçince 3’lü savunma ile oyunun iki yönünde de başarılılar. İlk yarıda İsveç presle karşılaşınca, ne oyun kurabildi, ne de uzun toplarla isabetli pas atabildiler.YOUNG ve Trippier İngiltere’nin enerji kaynağı. Onların katılımı ile İsveç kalesini her fırsatta ablukaya aldılar. Ancak, bu baskıyı daha fazla pozisyon ve gollere çeviremediler. Tıpkı Belçika gibi, İngiltere de tecrübe kazandıkça gelecek turnuvalarda daha iyi olacaktır.GOL SÜRPRİZ OLMADI İLK 3 çeyrek finalin anahtarı duran top golleri oldu. İngiltere bu alanda lider. Gol sürpriz olmadı. İngiltere, öne geçse de bazı takımların aksine vitesi küçültmedi. 2’yi attı, 3’ü istedi. Coşkusu, enerjisi düşmedi. Lakin, saydığımız artılarının yanı sıra kalesinde önemli pozisyonlar da verdi, Pickford devleşti.YAZI baskıya girdiğinde İngiltere’nin yarı finaldeki rakibi henüz belli değildi. Finale yakın görüyorum ancak şampiyonluk için Fransa veya Belçika hangisi gelirse gelsin, İngiltere’den daha iyi ve tecrübeli takımlar. Yani o sene, bu sene demek çok zor!