Tribünler boş! Sessizliği Plzenli yöneticilerin bağırışları bozuyor. Ellerinde bir tek davul eksik. Araya futbolcuların sesi karışıyor. Sanki Avrupa değil, halı saha maçı. Rakip daha sakin başladı. Kendi alanını kapatıp, F.Bahçe’ye pas imkanı verdi. İlk 15 dakika 4’ü korner, 6 duran topla tehdit ettiler. Ardından öndeki baskıları başladı. Pres, F.Bahçe defansını uzun topa mecbur ederken, Plzen’in de ekmeğine yağ sürdü. Topu aldıkları anda, kaleye gelişleri 4-5 saniye sürüyordu. Herkes diken üstünde maçı izlerken, o ana kadar takımın iyilerinden M.Topal sakatlandı. Kıvır kıvır saçlarıyla 19 yaşındaki Salih oyuna girer girmez farkını belli etti. Aslında Salih golü, Sow’un saniyeler önce kaçırdığı pozisyonda atmıştı. Atağı başlattıktan sonra, Selçuk veya Topal gibi yerinde kalmayı tercih edebilirdi. Ama O bununla yetinmedi; takip etti ve golünü attı. Düşünün 2 gollük avantaja sahipsiniz ama tur hala cebinizde değil. Belki de F.Bahçe, uzun zaman sonra ilk kez soğukkanlılığını kaybetti ve Plzen’e davetiye çıkardılar. Pas trafiği bitti, takım ceza alanına gömüldü, uzaklaştırılan tüm toplar tehlike olarak geri döndü. O an taraftarın ve Emre’nin yokluğu hissedilirken, ne yazık ki sıcağa kar dayanmadı ve rakibin golü geldi! Son 30 dakika, bir çok kırılma anı var. F.Bahçe 2. golü de bulabilirdi, Plzen güzel başlayan geceyi kabusa da çevirebilirdi. Ama artık her şey yalan, tek gerçek F.Bahçe’nin yazdığı tarih. Bu mutluluğu ve gururu yaşatan herkese tebrikler ve teşekkürler. Bugünleri özlemiştik. Yıllar sonra G.Saray ve F.Bahçe’nin Avrupa’da yoluna beraber devam etmesinin kıymetini bilmeli. Bu gururu beraber yaşamalı. Salih’i alnından öperken, O’nu yetiştiren Sait Karafırtınalar, Buca’da oynatan Samet Aybaba, şans veren Aykut Kocaman’ı alkışlamalı. Seyircisiz oynama cezalarından da mutlaka ders çıkarmalı.