FATİH Terim’in gidişi, Lucescu’nun gelişi, onun gönderilişi ve Terim’in yeniden gelişi G.Saray’da ‘çirkin’ bir dönemin başlangıcı oldu aslında... Teknik direktörler haddinden fazla tartışılır, çokça dokunulur, hatta işlerini yapamaz hale gelecek kadar eleştirilir seviyeye çekildiler. Suçlular hep teknik direktörlerdi artık... Ağızlarıyla kuş tutsalar beğendiremiyorlardı kendilerini... Bunda bir dönem çok büyük başarılar kazanan futbolcuların da payı vardı. (Elbet ahirette (!) bu oyuncularla hesaplaşacak teknik direktörler de sıralarını bekliyordur...) Onlar da “Teknik direktörün fazla bir rolü yok başarılarda... Biz yaptık” tablosu çizdiler sıkça... Paraları zamanında ödenmeyen futbolcular ve dolayısıyla etrafa yaydıkları kirli hava, yöneticilerin medyayla yaşadığı vıcık vıcık ilişkiler G.Saray’ı çok yıprattı. Herkes herkesten çok biliyor, birbirine akıl satıyordu. BENCİLLİKLERİ BİTİRDİİŞTE Rijkaard’ın gelişi bu bakımdan da çok önemlidir. Hollandalı tartışmaları, bencillikleri, geyikleri bıçak gibi kesti. Kimse onun ismine, cismine, kariyerine, yaptıklarına kolay kolay laf söyleyemez oldu. Söyleyenler de içlerinden yüze kadar sayıyorlar macun tüpü terketmeden önce... Öyle olmasa Eskişehir maçından sonra sehpa kurulup, ilmik Rijkaard’ın boynuna geçirilip, tekme atmak isteyenler sıraya girmez miydi? Hollandalı hatalar yapmadı mı? Yaptı... Ama kimse “Ben ondan daha iyi biliyorum” diyemiyor bugün. Mesela oyuncu değiştirirken yardımcısına soran hocalar kişiliksizlikle, korkaklıkla, acemilikle suçlanıyorlardı. Ama bugün Johan Neeskens kenardan takımı yönetirken, taktik verirken, oyuncu değiştirirken Rijkaard ona karışmıyor diye alkışlanıyor. KAMUOYUNUN algısı önemlidir... Hocanızı ne kadar önemsediğiniz, benimsediğiniz, dinlediğiniz, onun arkasında ne kadar durduğunuz bunun için değerlidir. Kısacası kimse Rijkaard’ı masasına meze yapamıyor kolay kolay... Ne başkan, ne yöneticiler, ne camia, ne taraftarlar, ne de medya... “Futbolcunun bacağına bakar ne mal olduğunu anlarım” diyen zihniyet bile frene bastı, frene basmak zorunda kaldı. Bu bakımdan Rijkaard’ın gelişi ayrı bir değer taşıyor. Hem kendi dönemi ile ilgili, hem de ondan sonra geleceklerle ilgili... Umarım Rijkaard bu ‘dokunulmazlık’ ceketini uzun süre üzerinde taşır. Çünkü böylece hem işini yapar hem de kendinden sonra geleceklere temiz bir ortam hazırlar. METİN OKTAY OLUNMAZG.SARAY’IN Eskişehir önünde aldığı beraberlik Rijkaard’ı üzmedi. Hollandalı hayâl kırıklığı anında neyle karşılaşacağını merak ediyordu. Bunu görmek istiyordu. Bugün önündeki tabakta ne bulduğunu merak etmiyor değilim aslında... Ama kokusu yakında çıkar. Hem sahada hem saha dışında yapacağımız gözlemlerle ipuçları çıkartmaya çalışırız. SON paragrafı Hakan Şükür’e ayırmak istedim... Yıllarca G.Saray forması giydi. Türk futbol tarihinin en başarılı futbolcusu oldu. Maddi manevi büyük kazançlar elde etti parçalı formadan. Bugün hâlâ işi ‘ahiret hesaplaşmasına’ taşımaya çalışıyor. Ona ve kariyerine yakışmıyor bu tavırlar. G.Saray taraftarının tribünlerde hâlâ Metin Oktay için neden bağırdığını, ona neden hâlâ kalpten bağlı olduğunu iyi analiz edememiş anlaşılan.