G.Saray’da Polat’tan yana sorun yok. Ama ‘kraldan çok kralcılar’ çalışmak yerine dedikodu yapınca işler karışıyor G.SARAY ‘başkan’ kulübüdür. Yönetim kurulları 16 kişiden oluşur ama son sözü hep başkan söyler. Genelde G.Saray için “İki-üç kişi ile yönetilir” denir. Çoğu zaman da doğrudur. İşleri bir-iki kişi üstlenir, iki-üç kişi yardım eder, başkan son kararı verir. Doğrudur, yanlıştır tartışılır ama işleyiş budur. Bir de bu çevrenin ‘yancıları’ vardır. Ayakları sürekli gazdadır. “Başkanım size bunu dediler. Bizim için bunu yazdılar. Bunlar G.Saray düşmanı. Bunu bize nasıl yaparlar” klişeleriyle hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. Çünkü G.Saray başkanlarının etrafındaki hayat onları cezbeder. Renklidir, sosyaldir, zengindir bu hayat... Kararları başkan verir dedik de, başkanların başına da ne gelirse bu ‘kraldan çok kralcılardan’ gelir... İşte zaten bütün mesele de bu; Shakespeare ustanın dediği gibi... UZUN zamandır benimle ilgili kulüp içerisinde bir kampanya var. Sürekli olarak birileri başkanın kulağına “Bu adam kötü” diye fısıldıyor. Başkan Adnan Polat’ın genel tavrını biliyorum. Basında yazılan çizilenlere kulağını fazla kabartmıyor. Özhan Canaydın gibi aleyhine yazıldığı zaman yazanı karşısına alıp saatlerce vakit kaybetmiyor. Bildiğini yapıyor. Şu anda da “Takımı kurdum. Rijkaard’ın arkasındayım. Stat inşaatı başlıyor. Riva’yı paraya çevirmek üzereyim. Şirketleri birleştirecek parayı buldum. Büyükçekmece’ye taşınıp, Florya’yı da proje haline getiririm. Kim ne derse desin, ne yazarsa yazsın” havasında... Ama kulağına fısıldayarak kanla beslenenleri ve neden fısıldadıklarını buldum. Fısıldayanlar rahatsız çünkü kulübe verdikleri parayı geri çektikleri VATAN tarafından ortaya çıkartıldı. Haberi kimin sızdırdığını bulmaya çalışıyorlar. Kaynağımı buradan açıklıyorum... Özhan Canaydın’ın kulüpten parasını çektiğini bana kim söylediyse yönetim kurulu üyelerinin paralarını çektiklerini de o söyledi. Şimdi size fısıltı ustalarını tek tek anlatacağım. İSTERSENİZ yönetim kurulu masasından başlayalım...2. BAŞKAN MEHMET HELVACI: G.Saray tribünlerinin muhteşem bestesi ‘Nevizade geceleri’nin bir satırını değiştirerek anlatayım onu... G.Saray’ın hangi davasından galip çıktın ki! Dışarıdaki üstün performansını kulübe bir türlü yansıtamadı. G.Saray’ın hukuksal işlerinden sorumludur. AIG, Frank Ribery, SPK davalarını kaybetmekle kalmayıp, yönetim kurulu masasını kulüp politikalarını alet eder. Biz de bunları yazdığımız için “Bunlar A’cı, bunlar da B’ci” diye hayıflanıp durur... ASBAŞKAN YİĞİT ŞARDAN: Kişisel davalarını yönetim kurulu masasına taşır. Güç gösterisini başında bulunduğu şube ile basketbol parkelerinde yapacağına medya üzerinde test etmeye çalışır. Telekom ile yapılan sponsorluk anlaşması dışında (ki pazarladığı marka Türkiye’nin en güçlü markalarından G.Saray... Attığı imza imkansız bir iş değil) şu ana kadar ucundan tuttuğu ciddi bir proje yoktur. GSM projesi çuvalladı. Taraftar kartı piyasaya çıkmadı. Sayesinde şifrelenen GSTV’yi en çok 10 bin kişi izleyebiliyor. Nasıl bir iletişim politikası izlediğini hâlâ çözemedim. İletişimsizlik desek daha doğru olur... AHMET DEDEHAYIR: Basketbol şube sorumlusu olarak yalvar yakar yönetime girdi. Erkek basketbolculara küfür etti. İbrahim Kutluay’a kelimeyle, basın mensuplarına tekmeyle saldırdı. Bayan basketçilerin kafasına su şişesi attı. Konumu itibariyle girmemesi (!) gereken ilişkilere girdi. Erkek basket takımı elinden alındı. Bunlar yazıldığı için rahatsız. Keyfi bilir...ALİ HAŞHAŞ: Yönetimin para sihirbazı olarak anılıyor. Ama elde olan parayı çeviriyor. Para olmayınca da şapkadan tavşan çıkartamıyor. Önemli olan artı gelir elde edecek işler yapabilmek... Ama sürekli ön saflarda. Eleştirilince de bir anda bozuluyor.MURAT YALÇINDAĞ: Yönetimin denge unsuruydu. Maalesef o da rüzgâra kapıldı. Gerçekleri artık göremiyor. Hatayı yapanları dışarıda arayacağına biraz sağa sola baksa işi hemen çözecek.ŞİMDİ profesyonellere geçelim...ADNAN SEZGİN: Kulübü geçen sezonki Michael Skibbe tercihiyle yaklaşık 30 milyon Euro içeri soktu. Cassio Lincoln’e ayrıcalık tanıdı, Florya’nın dengesini bozdu. Papermoon’da Federasyon Başkanı’na ileri geri konuştu, ilişkileri bozdu. Herkese kaba davrandı. G.Saray centilmenliğine hiç ulaşamadı. HAKAN AYDINOL: Ülker’den gönderildi. G.Saray’a kapağı attı. Bülent Korkmaz’ın göreve başladığı gün “Korkmaz adam değilmiş” diyebilecek kadar cesur (!), Murat Özyer’in altını kazacak kadar bilgili (!)... Basketbol takımına ceza antrenmanı yaptıracağına GSM ve taraftar kart projeleriyle ilgilense kulübün kasasına para girerdi. EBRU KÖKSAL: Yıllardır G.Saray bünyesinde.. AEG-F.Bahçe görüşmesi gazetelere yansıyınca “Biz yıllardır bu adamlarla iş yapıyoruz. Kimse bizim yaptığımızı böyle görmedi” diyeceğine “Yaptığımız işi biz niye medyaya böyle satamıyoruz?” diye sorsa daha doğru yapar... GÖRDÜĞÜNÜZ gibi derdimiz iş yapanlardan çok yapmayanlarla... Adnan Polat’ın ekibi ‘başkanı destekliyoruz’ görüntüsü altında onu yalnız bırakıyor aslında. Herkes işini görev çizgileri içerisinde doğru yapsa G.Saray’ın bir sorunu kalmayacak. Adnan Polat da rahat çalışacak, kulüp de nefes alacak. Şimdi bütün bu bilgiler ışığında ‘yancıların’ başkana gaz vermek için sorduğu soruyu, ben onlara soruyorum: “G.SARAY başkanı bu kadar yalnız bırakılır mı? G.Saray başkanına bu yapılır mı?”