Futbol ailesi kendisini kötüye, bir sepetin içinde birbirini yemeye o kadar alıştırmış ki, sahalarda görmek istediğimiz, olması gereken manzaları şaşkınca alkışlıyoruz. Hikâye malum... Aynı sepete konan yengeçlerin birbirini yemesini simgeliyordu 1994 yapımı Yavuz Özkan filmi. Daha önemlisi bir ailenin bir hafta sonu yemeğinde buluşmalarıyla gün yüzüne çıkan iç çekişmelerini anlatıyordu.Deivid-Carlos-Aurelio-Alex dörtlüsü ’yengeç dansı’yaptığında ortaya çıkan sevimlilik kadar aklıma gelen şu meşhur derbi kültürümüzdü.Sulusunu, küfürlüsünü, bıçaklısını, yumurtalısını, bomlısını, akla ne geliyorsa hepsini yaşamış bir futbol toplumuyduk sonuçta. Ama hepsi içimizi burkarak, hep aynı fair-play dilekleriyle geçip gitti. Taa ki, 8 Aralık’a kadar... O gün, F.Bahçe-G.Saray kan davası rekabeti, yıllar sonra dost görünümlüydü. Ki, Şenes Erzik, ’Benim de artık Avrupalılar’a anlabileceğim bir derbi var’ diyordu.UEFA üyeliğinin 20. yılında olsa da.***Peki derbi gerçekten fair miydi?Münferit olayları kenara bırakırsak ’evet’ demek mümkün... Mesela nedir bu önemsemediğimiz münferit olaylar?Aziz Yıldırım’ın Adnan Polat’ın elini sıkmaması olabilir mi? Peki niye böyle yapıyor Yıldırım?9 Nisan 2006’da Papermoon’da dostluk yemeği yiyen ikilinin F.Bahçe’nin kaçan şampiyonluğundan zıtlaşmalarından olabilir mi?. Mesela 20.45’in mucidi Polat’ın Yıldırım’ın istifası için ’Şampiyonluğumuz konuşulmasın diye Yıldırım taktik yapıyor’ sözü mü etkili bunda? Ya da bir sürü atışmalar... Peki el sıkmamak doğru mu?Song’la Alex’in kaptanlık yapması ilginç değil mi? Bizim derbimize iki yabancı kaptan. Yerellik nerede?Sabri’nin seyirciye hışımlı, sert bakışlarında Fırat Aydınus’un ‘seyirciyi tahrik etme’ fırçası atması da bir münferit olay olarak mı görülmeli?Ya atılan şişeye plonjon yapan Arda’nın kulübenin arkasındaki küfürbaz taraftarla dalaşması, ’gel buraya’ diye kavgaya girmesi, Song’un Semih’e tekmeleri, Semih’in fedailikleri, tribünden yapılan o küfürler, Deivid’in rakibine kafa atması, Kalli’nin Orkun’a ’Bacaklarını kapatsana’ fırçası, ya H.Şükür’ü ’pabucu yarım’ diye dalga geçilecek hale düşürmesi... ***Münferit olayları uzatmak mümkün. Ama sahadaki güzellikler, dostluk, sinerji, görmemiz gerekenler o kadar çoktu ki, bize yeni bir derbi kültürü kazandığımızı gösteriyordu. Yani minik olaylar da gölgeleyemedi derbiyi. Daha önemlisi İsviçre olayından sonra bir değişim var bu ülkede.Olmalı da. Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası kültürü oluşmalı bu toplumda da. Şunun altını da özellikle çizmek gerekiyor ama. Demek ki, yöneticiler isteyince bu işler düzgün oluyormuş.Yani yanlışa o kadar alışmısız ki, olması gereken şeyleri sevinçle alkışlıyoruz. Dilerim öbür derbide sepet açılmaz. Olay budur... *** Hiç olmazsa seyirci CSKA’yı yener!Şampiyonlar Ligi’nde iki takımla grup finallerine çıkıyoruz... Bu gerçekten ciddi bir Avrupa yükselişidir. İlk kez böyle bir şans yakaladık. G.Saray’ın 2 kez sıçradığı gruplardan bu kez F.Bahçe ve Beşiktaş’la turlamak mümkün. Ancak Beşiktaş’ın kazanma şansı F.Bahçe’nin kaybetme şansı kadar ancak. Bu durum biraz da fikstürün azizliği. Porto içeri gelseydi keşke. Çünkü Avrupa’nın en çetrefilli futbol oynayan takımı Porto ve Beşiktaş’ın işi zor. F.Bahçe ise bir şekilde kazanacaktır. Belki Carlos ve Gökhan Gönül’ün inanılmaz dip atakları bile yetebilir. Hiç olmazsa her maç 10 top çalan F.Bahçe seyircisi kazanacaktır bu maçı... Keşke Çarşı’da tam kadro Porto’da olabilseydi. *** 7 KİŞİLİK ALEX BARAJIHaftanın en çok konuşulan olaylarından birisi de derbide Orkun’un Carlos’a 6, Alex’e 7 kişilik baraj kurdurmasıydı. Belli ki, Orkun Uşak, Alex’in topu kavisli kesmesinden çekiniyordu. *** Rol modelin Carlos gibi futbolcu olsun Daha temmuz ayındaki Shakthar maçında ‘Carlos’tan çok ekmek yeriz’ demiştim. Biz ülke olarak böylesine renkli bir oyuncu Türkiye’ye geldiği için şanslıyız. Gösteriye bu denli renk katan başka bir dünya yıldızı bulmak mümkün mü?Hagi bir yıldızdı. Ama onun golleri kadar davranışları güzel değildi. Carlos’un hakeme su fırlatması gibi günahları da yok değil. Ancak artısı o kadar çok ki. Liderliği, sevimliliği, fırlamalıkları, dansları. Tüm bunlar gösteriyor ki, F.Bahçe’nin Carlos projesi tuttu. Bu nedenle kulüplerin rol modeli Carlos gibi futbolcu olmalı. *** Trabzon’un ihtiyacı Capello değil ki Bir hocanın, futbolcunun takımına alışması, formayı kapması 5 maçı buluyor. Örnek Ersun Yanal, Selçuk Şahin... Selçuk’un her maç birşeyler eklediğini görüyoruz. Ersun hocanın da Trabzon’da ne yapabileceğini görmek için beklemek gerekiyor. Antep maçındaki gol sevinçleri abartılı olsa da, birşeyler yapmak istediği belli. Zaten Trabzon’un ihtiyacı olan Capello, Henry falan değil. Huzur. Yönetimsel çalkantı yüzünden başaramadı Trabzon. Yoksa bu Gökdeniz, bu Umut nerede var.Kadro kaliteli ve Karadeniz çevresinden seçilecek yabancı oyuncularla Trabzonspor’un başarılı olmaması imkansız. Belki de ilk kez umutluyam Yanal’dan... Tabii Trabzon’a bu futbolu oynatan Antep’in hocası Mesut Bakkal’ı da kutlamak gerekiyor. Maça öyle bir heyecan kattı ki, Trabzon’u yaratan kişiydi. *** Çıldırmış çocuklar... Kötü maçlar kötü şeyleri de ortaya çıkarıyor. Bursa’da yaşananlar, Yıldırım Demirören ve ekibinin 2 bin polis arasındaki duruşu Türk futbolunun acı bir fotoğrafı. Bir kapıyı bile Beşiktaş başkanına açmayan zihniyet, orada gol sevincini kutlayamayan 104 yıllık kulübün başkanı... Daha önemlisi rakibine küfreden Serdar Özkan. Daha kötüsü ona tokat adan Egemen. En kötüsü A.Gücü kalesine eliyle attığı golü kutlayan Kasımpaşalı Merthan... Bu çocuklar çıldırmış olmalı. *** Bu sistem Sivas’ı şampiyon yapar mı?Sivas'ın başarısının sırrı Bülent Uygun’un oyun felsefesinde yatıyor. O da dikine-efektif Portekiz sistemi. Çapraz paslarla rakip kaleye gidişleri mükemmel. Alan savunmasını becerebilmeleri de cabası. Daha önemlisi 8’de 8’lik iç saha performansı ki, bunu başarmak bile başlıbaşına önemli bir başarı. Şanslarından ötesi iyi çalışıyorlar.Bunun göstergesi de Bülent Uygun’un maç sonrası ‘Şampiyonluğu is-te-mi-yo-rum’ sözleri. Bu bile bir taktik. Ki kendisini şah-mat sözleriyle bunu itiraf etti. Zaten takımın üzerindeki baskıdan, dağınık oyundan, kaçan gollerden durum belli... Yani bu işi kaldıramacakları aşikar. İlginçtir lider olarak çıktıkları ilk maçta Konya’ya yenildiler. G.Saray’a gelmeleri de kötü ama tatlı bir tesadüf oldu. Sivas’ın sonunun Vestel gibi olmaması tek temennimiz. Belki de Uygun, hakem imasıyla ülkedeki sistemin gerçeklerine parmak bastı. Yani bir sistem var... Sahi bu sistem Sivas’ı şampiyon yapar mı? Yoksa sistem bahane mi?