BEŞİKTAŞ’TA günün sorusu şu: “Yıldırım Demirören’in başına bunlar niye geldi?” Ben Demirören’in kendisinin bile gerçek cevabı bildiğini sanmıyorum.. Zaten burada esas yanıtı bulmak için taa Seba dönemine, hatta belki de daha öncesine bakmak gerekiyor..Beşiktaş, geleneği gereği tribünle her zaman haşır neşir olmuş bir taraftar kulübüdür aslında.. Beşiktaş ilçesinden çıkıp bütün Türkiye’yi sarmasının sırrı da buradadır.. Küçük bir örnekle durumu netleştirelim.. Mesela 1969 yılında İnönü Stadı’nda oynanan Altay maçında, hakem Macit Sarıdana’nın bir kararını beğenmeyip sahaya atlayan ve tabancayla kovalayan kişi Sedat Kesen’dir.. O Kesen, şu anda Beşiktaş Divan Kurulu’nun önemli adamlarındandır.. Yani Beşiktaş’ta tribün çocuğu olarak ilköğretime başlarsın, sonra taraftar lideri olursun, altyapıda görev alırsın ve mezun olup yönetime girersin.. Nihayetinde Divan Kurulu’na kadar yükselebilirsin.. Böyle bir hiyerarşik yapı vardır..***BU yapıyı bozan kişi, o dönemki MİT’in önemli adamı, devlet terbiyesi almış Süleyman Seba’dır.. 1984-2000 yılları arasında kulübün içine çöreklenmiş mafyayı ve türevi taraftarları ayıklama göreviyle başa geldiği bile düşünülebilir.. O dönemlerde Beşiktaş 5 kere lig şampiyonu oldu ama bir kere bile coşkuyla, taraftarla beraber kutlama yapamadı.. Çünkü taraftarı sevmez, istemezdi Seba.. Kulübü taraftar kimliğinden çıkarıp devlete yakınlaştırdı.. Neticede taraftar onu sevmedi.. İçten içe yönetime kinlendi.. O dönemde biriken taraftar gazı, sonunda 2000’de grizu gibi patladı ve Seba “Ne haliniz varsa görün” diyerek köşesine çekildi..İlk seçimde Seba’nın prensi Hasan Arat ile taraftarın prensi Serdar Bilgili yarıştılar.. Bilgili kazandı.. Ve profil değişmeye başladı.. Bütün yüksek profiline rağmen Bilgili taraftara dokunan ilk başkan oldu.. Onların nikâhlarında şahitlik yaptı, onları dinledi, kulübe üye yaptı, kutlamalar düzenledi.. Beşiktaş’ın devletçi çehresini değiştirdi..Seba’dan sonraki yönetimlerde görev alan isimlere bakarsanız, tribün çocuğu olmayana güçbela rastlarsınız.. Taraftar hareketi Seba’yı indirecek kadar büyük güce kavuşunca, onlar da kendi içlerinde organize olmaya başladılar.. “Bağırın” diyen otorite, istediği olduktan sonra “Şimdi yanıma gelin, benim aleyhime bağırtmayın” demeye başladı..***2002’DEKİ ikinci Bilgili yönetimine, ilk Beşiktaş taraftar derneği sayılabilecek Grup Siyah-Beyaz’ın temsilcisi Hüseyin Mican girdi.. Demek ki, tribünde bağırtan yönetimde koltuk sahibi olabiliyordu.. Ve bölünme başladı.. 25 Ocak 2004’teki 3. Serdar Bilgili yönetimine bakıp kimler taraftar grubu kökenli görün, durumu anlayın:Deniz Atalay (Ankara BJK), Cengiz Kaptanoğlu (Büyük Beşiktaşlılar), Erol Obdan, Hüseyin Mican (Grup Siyah-Beyaz), Emin Önal (İzmir BJK), Behçet Ümitlen, İsmail Ünal (Beşiktaşlılar Cemiyeti).FUTBOLDA dernekçiliğe karşı değilim. Ama trend buna dönünce Beşiktaşlılık 2. planda kalmaya başladı.. Kişisel egolar, çıkarlar önemli hale geldi. Demirören de sözde tribün baskısıyla giden Bilgili’nin ardından, tribündeki muhalifleri memnun ederek göreve geldi.. Onları nemalandırdı.. Ama bağırdıkça, küfrettikçe, muhalefet ettikçe yükselme ve nemalanma imkanı bulduğuna göre dernekler kendi içinde her seçim döneminde bölünmeye başladı.. Bölünme sebebi “Beşiktaş’a nasıl hizmet ederim” değil, “Beşiktaş’tan nasıl fayda sağlarım”a dönüştü.Mesela 100. yıl şampiyonluğunda 2 kilometrelik dev bayrağı diktiren, Holiday Inn’i kapatıp 1000 kişinin katılımıyla şampiyonluk balosu düzenleyenler taraftar dernekleriydi.. Kimseden para almadılar, verdiler.. Son şampiyonlukta ise Anadolu’da verilen 20’yi aşkın balonun hepsini Levent Erdoğan cebinden finanse etti.. Taraftar istemeye, beklemeye, paraya alıştırıldı.. Niye? Parayı veren için bağırsın diye.. ***GELELİM bugüne.. Yıldırım Demirören yönetiminin, uzak ara en faydalı 2 üyesi kimdir bilir misiniz? Şeref Yalçın ve Hakan Aksoy.. Yalçın 2002 kongresinde Serdar Bilgili’nin kafasına sandalye atan adamdır.. İyi ki o sandalyeyi atmış diyemeyeceğim ama iyi ki yönetime girmiş.. Aksoy da Grup Siyah-Beyaz’ın kurucularından.. Onlar içerde diye, diğer taraftarlar memnun mu sanıyorsunuz, hayır..2000-09 arası Beşiktaş’ta taraftar derneği sayısı 1’den (Grup Siyah-Beyaz) bölüne bölüne 106’ya yükseldi.. Yani yönetime girmek, bedava bilet almak, başkanın masasına oturmak, deplasmana gitmek isteyen 106 dernek lideri ve onların muhalifleri.. Bunlardan 5’ini tatmin ederseniz, size düşman 101 tane dernek var yani.. Bu dernekler kendi içlerinde 2’ye ayrıldı.. Taraftar dernekleri (Çarşı, K.Gümrük, Asya Kartalları, Kurtuluş vs.) ve kongre dernekleri (100. yıl, Bakırköy vs.) Ankara ve İzmir’de önce birer dernek kuruldu, sonra bu dernekler 3’er tane oldu..Karmaşayı düşünebiliyor musunuz? Daha yalınlaştırıyorum.. Moskova’ya Çarşı Lideri’nin seçtiği 30 kişiyi bedava götürürseniz, oraya gidemeyen 2500 kişi size düşman oluyor.. “Madem Alen bu işin evliyası, biz de kendimizi gösterelim” diyorlar.. Havalanını basıp Telegol’e çıkıyorlar.. Artık Harun diye ‘public’ bir lider adayımız var mesela..HAVAALANI basamayan tribüne çöküyor, başkana “Tribünün yeni sahibi benim, sen bana güven” diyenler protestoculara saldırıyor.. Marka liderlerin yerine oynayanlar onlarla kavga ediyor, her tribünden ayrı ses çıkıyor.. Bunlar sonuçta sahayı, kulübü, Beşiktaş’ı unutup kendi aralarında kavga ediyorlar.. Çıkardıkları “Yeter Demirören” sesi bundan.. “Yeter, bizi gör” demek istiyorlar..DEMİRÖREN de burada hatalı.. Pıtrak gibi çoğalmış taraftar derneklerinin bazılarını memnun edip bu iş çözeceğini sanırsan, karşına azgın çoğunluğu alırsın.. Orada sonunda kan dökülür ve senin üstüne sıçrar.. Demirören’in yapması gereken şeyi Aziz Yıldırım’da araması gerekiyor.. O mu ne yaptı? Bakın anlatayım..***** F.Bahçe kime puan verir? 8’DE 8 F.Bahçe’ye ilaç gibi geldi.. G.Saray’ı travmaya soktu, Beşiktaş komada, Sivas küçük kulüp seviyesine döndü, Trabzon zaten hep karışık.. Ve F.Bahçe kayıpsız gidiyor.. Bu performans devam eder mi? Kayıpsız lig olmaz ama F.Bahçe en zor virajı aldı sayılır..DAUM yapabileceği bütün hataları yapmasına rağmen, hiç puan kaybetmedi.. Şimdi kalecisi belli, sol kanadı Carlos yerine Vederson oldu.. Göbekteki ikili Bilica-Lugano, sağ kanat zaten canavar.. Ortada Cristian 3. stoper, Emre Türkiye’nin ileri-geri çalışan tek ön liberosu.. Önünde ‘benzersiz’ Alex var.. Sağ kanatta Kazım-Topuz-Özer üçlüsünden biri.. Solda Santos.. Tek forvette de Güiza veya Semih.. Oyun planı, iskelet kadrosu olan tek takım F.Bahçe.. Oturuyorlar zamanla ve şampiyonluğun en büyük adayı durumundalar..PEKİ F.Bahçe ilk puanı hangi maçta kaybeder? Benim düşüncem önemli değil ama Aziz Yıldırım’ınkini kuşlar söyledi.. Yıldırım, “Puan kaybedersek, bir tek Beşiktaş’a kaybederiz” diyormuş..***** Rüştü’yü dövenler “Tamam mı?Çektiniz mi?” Demişti PENDİK faciasından sonra Rüştü’ye meydan dayağı atılmıştı ya.. O dayağın fotoğraflarını çeken muhabirlerden biri, şu anki Beşiktaş muhabirim Erdal Cömert’ti.. Geçen hafta anlattı.. O dayağı atan Sefa ve arkadaşları, Erdal’a “Tamam mi? Çektiniz mi?” diye sormuşlar.. O kadar ‘meydan’ dayağı yani.. O sırada arka fonda da 6-7 tane güvenlik, olayı film gibi seyrediyormuş..RÜŞTÜ’YÜ dövenler uzun süre Aziz Yıldırım’ın yakın çevresinde yer aldılar.. O günlerde Yıldırım başarıya aç, tecrübesiz, hata yapmaktan korkan ve güçlü gördüğü her organizmaya taviz verebilecek yapıdaydı.. Başkanlığının 2. senesiydi..AZİZ Yıldırım’ı tarihteki en başarılı F.Bahçe Başkanı yapan o günlerdeki hatalarını tekrarlaması değil, onlardan ders çıkarmasıdır.. Taraftar profilini değiştirmesidir.. O F.Bahçe de bugünkü Beşiktaş gibiydi.. Yönetimler azgın taraftar gruplarıyla işbirliği yapar, para ilişkisi kurardı.. En bıçkın tribün-başları kulübe sızmış, kulüp siyasetine alet olmuş, parayı veren her güç tarafından kullanılıyorlardı..YILDIRIM 4. sene sonunda gelen ilk şampiyonluktan sonra nefes alıp, bu taraftar-kulüp bağlantısının kablolarını kesmeye başladı.. Tribünde it kopuktan boşalan yere; para harcayabilen, futboldan anlayan, eli yüzü düzgün, yepyeni bir F.Bahçeli jenerasyonu soktu.. Her kupada, her başarıda taraftara ayrı bir neşter vurup kulübü kanser gibi saran asalaklardan temizledi.. Rüştü’yü dövenleri dışladı.. Kendi taraftar profilini yarattı.. Onları da ‘Hep destek tam destek’ diyen, Fenerium’a para veren, kısmen mürekkep yalamış, takımını eleştiren herkesten nefret eden, F.Bahçe’yi her konuda ilk sıraya koyan bir kuvvet haline getirdi..O nedenle büyük başkan oldu.. Bu reformu başarılarla beraber yaptı.. O yüzden şampiyonlukları hep önemsedi.. Beşiktaş’a bakıyorum.. Demek ki, Demirören bu başarıyı büyük başkanlık sinerjisine dönüştürememiş.. 2 kupa Demirören’i büyüteceğine, taraftarın beklentilerini büyütmüş.. Hele bir de ocak kongresi var ki, o güne dek geçmiş olsun Beşiktaş’a..