SPOR medyasının en büyük eksikliği bilgidir.. Bu kadar dezenformasyonun olduğu yerde en zor şey doğru bilgiye ulaşmaktır.. Ve çoğu yorum ona ulaşılamadan yapılır.. Kanaat önderlerinin estirdiği genel rüzgâr, çoğunlukla gerçeklerin uzağında kalır..FATİH Terim’in istifasından sonra medyanın içine düştüğü durum da maalesef budur.. Hocanın bırakacağını hiç kimse öngörmemişti ki.. Bunu nerden mi çıkarıyorum? Cumartesi günü Lig TV’yi izliyorum.. Milli Takım’ın kampına katılan bütün muhabirlerle röportaj yapıp “Terim gidecek mi, kalacak mı?” sorusunu yöneltmişler.. 10’a yakın muhabir arasında “Terim gidecek, son basın toplantısında onun mesajını verdi” diyene rastlamadım.. Terim’in kalacağına bu kadar inanan gazeteci ordusu, Terim gittikten sonra da gönlünden geçen isimlere sayfalarında yer verdi..NEYSE.. Konumuz o değil.. KONUMUZ, Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun Terim’den sonra kimi göreve getirmeyi planladığı.. Bunun için de istifanın gerçekleştiği 10 Ekim’i 11 Ekim’e bağlayan geceye göz atmamız gerekiyor.. Terim’in istifa haberi geldikten sonra, zaten Belçika yenilgisinin şokunu yaşayan Federasyon yönetimi, ikinci sürprizi yaşadı.. Öyle ya, Federasyon Başkanı Mahmut Özgener maç öncesi soyunma odasına kadar gidip Terim’e “Aman hoca, istifa etmeyi sakın aklından geçirme.. Kendi aramızda durumu tekrar değerlendirelim.. Biz senden vazgeçmeyiz” bile demişti..O gece Brüksel Conrad Oteli’ndeki başkan suitinde federasyonun o deplasmana gitmiş olan yöneticileri toplandı.. Sayıyorum, başkan Mahmut Özgener, başkan vekili Lütfi Arıboğan, yöneticiler Levent Kızıl, Zafer Yıldırım, Yunus Egemenoğlu, Tuncay Karartı, Mehmet Baykan..ŞUNU belirtmem gerekiyor: Yöneticilerde öyle “Aman hoca! Bizi bırakıp nerelere gittin?” havası yoktu.. Hatta tam tersi “O kadar ısrar ettik.. Bize böyle emrivaki yaptı.. Ayıp etti” tarzında kızgınlık bile vardı.. Yeni dönemde kimin Türk futbolunu ayağa kaldırabileceğine dair herkes kendi fikirlerini dile getirdi.. Hiçbir yerli isim ortaya atılmadı.. Bu nedenle Hakan Şükür-Bülent Uygun, Piontek-Ertuğrul Sağlam, Mustafa Denizli, Giray Bulak gibi isimlerin gündeme bile gelmediği kesin..YERİNE firma isimler tartışıldı.. Mesela Ottmar Hitzfeld İsviçre ile 2 yıllık anlaşma yapmasa önemli adaylardan biri olabilirdi.. Lippi’nin durumu masaya yatırıldı, bir İtalyan’ın Türkiye’ye adaptasyonunun uzun süreceği konusunda fikir belirtildi.. “Klinsmann” diyenler oldu, Amerika’ya yerleşmesi ve son 2 deneyiminde verimsiz olması onun da adını listeden çıkardı.. “Scolari ne yapıyor?” diye soruldu.. Chelsea’den kovulması, ardından Özbekistan’a kadar düşmesi (!) Brezilyalı’yı da ‘parlak fikir’ olmaktan çıkardı..GERİYE en önemli aday olarak en son Rusya mucizesini yaratan Guus Hiddink kaldı.. Ama Rusya’nın çarşamba gecesi oynayacağı maç, Hiddink ile ilgili somut bir adım atılmasını engelledi.. Öyle ya, Hollandalı belki de “Yaşım 63’e geldi, artık emekli oluyorum” da diyebilirdi.. Çarşambadan sonra temaslar başlayabilir.. Hiddink olmazsa B planı da hazır..FEDERASYONUN yeni hocaya bakış açısı böyle.. Ama bu isimler, federasyonun ne siyasi ne manevi ne de maddi bir baskının altında kalacağını düşündürüyor bana.. Önümüzde 7 ay var.. Türkiye’yi hangi yabancı 2012’ye taşıyacak, hep beraber göreceğiz.. *** Terim’den dört hamle1. Cumartesi saat 23.30’dan itibaren kendisini kılıçtan geçirmek için hazır bekleyen medyanın hevesini kursağında bıraktı.. Eleştiriler de “Defol git” tonunda “Hocamın ne de güzel gözleri vardı..”ya indirgendi bile..2. Eğer görevde kalsaydı, bütün şimşeklere o paratonerlik edecekti.. Şimdi köşesine çekildi, olumsuz eleştirileri federasyon göğüslemek zorunda kalacak..3. Haziran 2012’ye kadar görevde kalsa, sözleşmesi gereği sadece maaşlarının toplamı 8.3 milyon lira tutacaktı.. Bu parayı elinin tersiyle itip ne denli gönül adamı olduğunu gösterdi..4. Kendisinden sonra başarısız olunması halinde, her zaman Demokles’in Kılıcı olarak yeni hocanın tepesinde duracak.. Hele yeni hocaya ödenecek para, Terim’in ne kadar bedavaya çalıştığını göstermeyecek mi?