TRABZON bu karşılaşmayı da iki farklı şekilde oynadı! İlk 45, tıpkı eski günlerdeki (!) gibiydi. Rakip tarafından iyi analiz edilmiş, çözülmüş, işlem yapılan(!) bir ekipti.AÇARSAK, Cardozo sahadaydı ama kenardan onu besleyecek iş hiç yoktu! Yusuf, ilk 10 dakika denedi, baktı ilerleyemiyor, işi hakemle oynamaya döktü. Karşı tarafta ilk haftaların çok iyisi Cavanda rakip sahaya geçemedi bile. Önünde Erkan var mı yok mu o da belli değildi.HAFTA içinde transfer edileceği müjdesi verilen Marin ise çabaladı ama bir orada, bir burada. Yani bir sistemin içinde değil, başı kesik tavuk gibi. Cardozo da ne yapsın geriye gelerek top almaya çalıştı. Ekici ve M’bia top ayaklarına geldiği anda derhal gelen baskıyla arkadaşlarına tek olumlu pas çıkaramadı. Böyle olunca koca ilk yarıda tek bir pozisyon bile olmadı. Ekici’in kaleyi bulmayan tek şutu hariç!BÜTÜN bu arızalara rağmen Trabzon defansının göbeği de plansız ileri çıkışlara kalkışınca Osmanlı sadece ilk yarıda 3-4 kez hem ortadan hem Alper’in üzerinden Trabzon kalesinde tehlikeler yarattı. Uzun boylu barajın üzerinden yenilen gol de şüphesiz evlere şenlikti. Maç Trabzon’u çukura doğru çekerken 45’te Musa Çağıran hakeme kafa atmaya kalkışınca çok haklı kararla kırmızıyı yedi ve ilk yarı “umutla” böyle kapandı.BASKI OLDU AMA...10 kişi kalmış bir rakip elbette şanstı! Bu bölümde Osmanlı maçı bırakıp zamana oynarken Trabzon da gol için işi tek kaleye nihayet çevirdi. Şut üstüne şut, pas üstüne pasla Ankara ekibin bunalttı ama radikal bir pozisyon da çıkmadı doğrusu. Baskı, savunma güvenliğini boşlamak demekti, Osmanlı da sıkı kontraataklarla cezayı kesti! Son dakikalarda bir gol buldu belki Trabzon ama enaz 3 net pozisyondan da Allah korudu! Skor, Başkent ekibinin tarihine, “Trabzon’a 10 kişiyle üç gol attık” şeklinde kaydedildi.ŞOTA herhalde takımını kafasında nasıl bir sistemle oynatacağını bulamadı. Başkan “Daha ne yapayım” dese haklı! Ama Gürcü futbol adamı ‘işle skor arasındaki’ doğrudan bağlantının herhalde farkındadır!