Adına ısrarla ‘dünya derbisi’ etiketini yapıştırarak, rezilliğimizi alay konusu haline getirdiğimiz maç için futbol namına bir şeyler yazmak elbetteki her spor yazarının temennisidir! Çoğu kez olduğu gibi yine sadece bizim yayınladığımız, dünyada kimsenin iplemediği, kendi kendimize yaptığımız Türk’ün Türk’e propogandası dışında bir numaranın olmadığı aptalca bir kör dövüşü! Sayıları iki takımda en az 2-3’ü bulan futbol karakteri mahrumu oyuncular, eyyamcılığı meslek haline getirmiş hakemler! İlk yarı sahada öyle bir harp vardı ki, ikinci yarıda savaşacak takadleri kalmadı! Kavga etmekten yorulunca akıllarına top oynamak geldi. İşin futbol kısmına gelirsek. G.Saray baskıyla başladı. Burada hocanın Yekta tercihinin etkisi büyüktü. Çünkü Selçuk ile Melo’nun etkili olabilmesinin ilacı her daim Yekta. Onlara alan, zaman kazandırıyor. Dün gece bir de kendi ön alanda olumlu işler yaptı. F.Bahçe özellikle ilk yarı hiç gelemeyince öne çıkabilmek için olanağı da çok oldu. Sarı-lacivertlilerin orta sahası temposuz, topla oynamayı daha çok seven ‘Kocamanvari oyunun’ elemanlarıyla kurulu olunca, maç boyu G.Saray bu durağanlıktan faydalandı. SELÇUK-MANCINI GERİLDİ2. yarıda bir 15 dakika 10’a 11 iyi bir performans gösteren F.Bahçe, sonrasında fren yapmak zorunda kaldı. Caner ile Gökhan çıkamayınca işin rengi belli olmuştu. Gerçi G.Saray defansı 46’da Hakan, 63 ve 82’de Semih ile gole davetiyeler bastırdı ancak Emenike yararlanamadı. Selçuk-Melo ikilisinin organizasyonunda Sneijder’in nefis vuruşuyla gelen galibiyet golü, bu pusun kirin arasında kardelen misaliydi. 32’de Drogba’nın direkten dönen topu ve 72’de Burak’ın vuruşları farkı arttırabilirdi. Galibiyetin dahi gölgeleyemeyeceği Mancini-Selçuk gerginliğini önümüzdeki günlerde çok konuşuruz!En başta da belirttiğim gibi karşılaşmanın içindeki futbolu samanlıkta iğne ararcasına bulma çabasında olduğumuz bu şebelekliği, dünyadaki hangi televizyon ne diye yayınlasın ki!