Sevgili okurlar, hepinize öncelikle her şeyiyle mükemmel ve uzun bir ömür diliyorum. Belki de bazılarınız beni ilk kez duyacak, 2005 yılından bu yana hep medyadaydım, bu gunlere gelmemi sağlayanlara teşekkürlerimi borç bilirim. Ben de bir futbol sevdalısıyım. Yurdumun gencecikleri gibi futbolla büyüdüm. Adana Demir Spor, Fenerbahçe gibi kulüplerle serüvenim oldu; talihsizlik ya Fenerbahçe'de çalışmalara katılırken, tam da lisansım çıkacak dediğim vakit başka bir turnuvada 6 parmağımı birden kırdım. Kaleler bana emanet idi, şov yapalım derken parmaklarıma darbeler aldım. Sekiz ay boyunca top oynamayan ben hevesimi yitirdim ve seyirci kısmına transfer oldum. Aslında oynamamı isteyen süper lig ekipleri de var, keşke memleketimde kardeşlerime, bizlere önem verilse de bayrağımızı dalgalandırmak için yüreğimizi ortaya sürsek. yaşımı merak edenler olursa, on dokuz. bütün bunları yazarken eski yazımdan da esinleneceğim, zira duygularımda değişen bir şey yok. durumumuz malûm...Futbolun günümüzdeki yeri ve önemi tartışılmaz. Oynayanlar ve seyredenlerin yanında yönetenleri ile çağımızın futbolu bir endüstri haline gelmiştir. Bir karşıt ve tezatlar oyunu olması nedeniyle hem oynayanı hem de izleyeni yeni pozisyona, heyecana ve zevke taşıması nedeniyle güncel hayatta hep farklı kılınmıştır.Hepimizin içinde bir top vurma dürtüsü vardır aslında. Yolda yürürken bize doğru gelen bir topa hareketlenmek, yerde olan bir çöpe vurmak, küçükken çoraplarımızı kullanarak yaptığımız yuvarlağa benzer bir zabazingoyla oynamamız, vs... Bütün bunlar futbola olan aşkı doğrular nitelikte.Yine yılın büyük çoğunluğunda halkın gündemini hep futbol meşgul ediyor, bunca sorun, sıkıntı, acil durum varken bile televizyon kanalları, gazete, internet gibi haber kaynaklarında hep daha fazla göze batmaktadır. Futbol maçları öyle havada oynanıyor ki hem oynayan hem de seyirci heyecan ve sevinç çığlıklarına bürünerek kendinden geçiyor, hiçbir manası ve haklı gerekçesi de olmayan bu gösterilerde çoğunluk argo kelimelerde kullanılır öyle ki bazen ölmüş değerlerimize bile hakaret ediliyor.Aslında futbol Türkiye'de bir tutkudur. Hatırlayınız bu uğurda çıkan tartışmaları, kavgaları. Bunlardan birine geçen yıl derbide şahit olduk hem de içimizden birini kaybetmenin üzüntüsüyle (Burak Yıldırım). Kendisi çok iyi cana yakın bir abimizdi desteklerini eksik etmezdi üzerimizden, ruhu şad mekanı cennet olsun... (bu yazımı yazarken duydum ki öldüren şahıs ise yıllar önce turnuvada hatta penaltılarda karşı karşıya geldiğim Yusuf Ortak’mış, hayat ne garip)Bir de bu futbolun içinde fanatikler ve holiganlar vardır ki bazı zamanlar bunlar sanki eş-anlamlılarmış gibi kullanılır. Yanlış efendim! Hiç aynı şey olur mu? bu iki terim... Fanatik taraftar işini bilir, takımını destekler, taşkınlık yapmaz, ortamı germez. Holiganlık ise ayrı bir boyuttur; saldırganlık eğilimi gösterirsin. Bu eğilimin beklenen sonucu: ''insanların yaralanması veya ölmesi''Bu kadar masum bir sportif faaliyetten bu kadar büyük bir toplumsal sorunun ortaya çıkması insanın hayatındaki spor algısının yok olmaya yüz tuttuğunun bir karinesidir. Bilindiği gibi insan hayatı boşluk kabul etmeyen ilahi bir serüvendir. Ve seyirciler cebinin boşaldığınında farkında bile olmadan bu zevke kurban gitmekte. Evine ekmek götüremeyen nice aldanmış insan, seyretmek için para harcar.ceplerini doldurmak için yine futbol endeksli şans oyunlarına yönelirler,farkında olmadan daha da sıkıntıya girerler. Sonuçta boşalan cepler, yıkılan umutlar, hayatlar, yuvalar ve diğerleri? Sadece bunlar mı?Her şey bununla yeterli kalmıyor formasından çorabına, t- shirt’ünden ayakkabısına, atkısından şapkasına dek insanlar hep sıkıntıya girmekte. Bu alanda üretim yapan çeşitli uluslararası kapsamda mağazalar ve sayısızca yerli firmalar var. Stadlar yaptırırsın, futbolcu alırsın-satarsın, bakım-onarım derken bir şekilde birilerinin cebinden paralar çıkar ve bu sektörde dönmeye devam eder.Size net bir örnek: Süper Lig maçlarının yayın haklarını almak için 321 milyon Dolar ödeyen Digitürk. Şu paraya bakarmısınız(!)Eğer Digitürk para kazanamasa ihaleyi bu kadar paraya nasıl alabilirdi? bir düşünün. Demek ki futbol artık sportif faaliyetlerin aksine kazanç kapısına döndü. Bütün bunların yanında futbol karışıklılık ve kışkırtmalar içinde uygun bir zemin oluşturuyor, art niyetliler bunu fırsat bilmekte ve de yoğunlukla bu zemin ve kitleleri kullanmaktadırlar. Günümüzün futbolu sportif bir faaliyet ya da bir uğraş olmaktan çıkıp büyük bir ekonomik gücü içinde barındıran bir sektör olarak karşımızda durmaktadır. Tabii ki bu ekonomik beklentilerin ve bu gücün doğurduğu sıkıntılar futbolun doğasını da tahrip etmiştir. Futbolda bir mücadelenin sonucunda elde edilen başarılar yerini, bütünüyle kurumsal olarak yapılan faaliyetlere bırakmıştır.Sahada ki başarıların elde edilmesi için yoğun bir kurumsal çalışmalar yapılmaktadır. Futbolun kurumsal kimliği sportif alanın önüne geçmiştir. Bunun yanında futbolun beslediği yeni sektörler ve kazanç alanları ortaya çıkmıştır. Devlet bile futbolun bu yapısını kanıksayıp desteklemiştir. Daha da ileri gidip modern kumarhane diyebileceğimiz bahis oyunları ile bu durumdan nemalanmaya çalışmaktadır. Devlet kendi eliyle vatandaşına kumar oynatmakta ve oynanmasınıteşvik etmektedir. Sağlıklı beden için herkes spor yapıp futbol oynamalıdır derler oysa? Lakin bunlar için ne uygun şartlar ne de altyapı oluşturuldu. Hep saptırma kışkırtma aracı olarak kullanıldı,tüm bu olumsuzluklar arasında sorulması gerekenbir soru var; Futbol neden bu kadar takip ediliyor?Aslında bu nitelikteki soruları artırabiliriz ama bana göre verilebilecek en iyi cevap kanımca futbolun ve hayatımızın ilişkilendirilmesidir, yani hayatta olduğu gibi futbolda da başımıza ne zaman nerede ne geleceği belli değildir; topu rakip ağlarla buluşturabilirsiniz yanı sıra kendi filelerinizde de görebilirsiniz, kim bilir kırmızı kart görüp oyun dışı da kalabilirsiniz (Ölüm)Ve bir şekilde bu oyun bitecek bunu da biliyoruz! Yeri geliyor sakatlanıyoruz, düşüyoruz, kalkıyoruz.. Bütün bunları yazarken futbolcular çok mu iyi dersiniz?Bu memlekette Ali’sinden Kerim’ine hemen herkes futbol sevdalısı, bunu fırsat bilen karaktersizler, stadı doldurmak için kollarını sıvar.bunu da star diye tabir ettiğimizoyuncuları getirmek gibi yollarla çözümler,bunu yaparken astronomik ücret ödemekten kaçınmazlar. Bütün bunları yapmak için bilet fiyatları da artırılır,”futbol” para sektörüolarak anımsanır gider…Biz yıllarca, Hakan’ları, Tuncay’ları, Nihat’ları oynatırken altyapımıza yeterli düzeyde önem vermedik bunun yanı sıra yabancılara maliyetinden kat kat fazla peşin para verdik… Yerlilerimize paralarını taksit olarak ya veririz yada vermeyiz. yedek bırakırız, idmanlarda önem vermeyiz, altyapıda iyi oynasın direk üst takıma çıkarırız gerekli değeri vermeyiz, oynatmayız, kulübeye mahkum ederiz, sonra gelir beş parasız yollarız Anadolu’ya…Yine cebi yanan benim kardeşlerim…Yine sokaklarda yaşayan futbolcular benim kardeşlerim…Bunların zararlarını her daim yerli hocalarımız, milli takımımız vehepimiz gördük. Elin yabancısı milli takım için uzaklarda futbolcu keşfine çıksın bunun yanı sıra kendi sınırları içerisindeki yabancı kökenlileri kapmaya çalışsın biz Ahmet’in, Mehmet’in parasını almak için star getirelim, bunun en net ve açık örneği Almanlar, Almanlar bunu fazlasıyla doğrular nitelikte…Almanlar yabancı kökenlileri başarılı bir şekilde kadrosuna katarken bununla yeterli kalmıyor Afrika gibi yerlerde; sessiz, sedasız, ıssız sokaklarda, çamurda, bataklardayetenek avına çıkıyor.Gerçekten Afrikalı gençler futbol oynamak için her yolu deniyor, sosyal medyada ulaşamadığı spor adamı yok diye düşünüyorum, şahsen ben bile defalarca ”yardım edin, ne olur maddi durumumuz yok; fakiriz ailem aç, futbol oynamak istiyorum sizi mahcup etmeyeceğim “gibisinden mesajlarla karşılaştım ama elimden bir şey gelmediği için üzülerek yanıtsız bırakıyorum.Bu memlekette futbol zor; yabancıya dil dökersin, yerliyi döversin, milleti dolandırırsın, paraya çuvallanırsın, yine kaybeden hepimiz oluyoruz!Allah aşkına soruyorum Tanju Çolak’ları, Hakan Şükür’leri, Metin Oktay’ları keşfedenler nerede?Lütfen artık uyanalım bu derin rüyadan!Futbol senin, benim, hepimizin...Yazarın Twitter adresi: https://twitter.com/dostkalem