Bizim topraklarda, futbol, para sektörü iken, çok uzaklarda; aç, çaresiz ve umutlu gözlerle, bizleri bekleyen hüzünlü bir kıta var. Kimimiz onlardan korkar, kimimiz ayrımcılık yapar, kimimiz ise çok sever. Eminim, tahmin edebiliyorsunuzdur; Afrika’dan bahsediyorum…Orada yaşamak gerçekten zor...Haydutlar, insan kaçakçıları, eski zihniyetlilerin halen aktif sürdürdüğü kölelik sistemi, açlık, susuzluk, zulüm derken, tüyler ürpertici bir insanlık dramı ortaya çıkıyor…Düşünür müsünüz, çocuklarınız aç, hüzünlü bakışlarıyla “baba acıktık, ne olur bir şeyler yap!..” Dercesine bakıyorlar... Canları yiyecek istiyor fakat yok, sizi de üzmek istemiyor! Susuyorlar, sessiz sedasız. Bir umut, bir merhamet eli bekliyorlar, öyle çaresizler ki; bizim bakmaya bile iğrendiğimiz şeyleri, çaresiz yemek zorundalar... Ya doyarlar ya doymazlar, fakat onlar için bir lokma ekmek bile dünyalar kadar değerli. Bizler ise, elimizdekileri inanılmaz düzeyde israf ediyoruz...O topraklarda, okul yok denecek kadar az, buna paralel olarak teknoloji de yok, örneklendirelim; bizde sanayi-tarım gelişmişken, onlarda ise halen eski çağlarda olduğu gibi, insan gücü aktif olarak kullanılıyor; bu öldürücü eziyeti, spor olarak görüyorlar...Bunca dertlerin arasında, tek bir umutları var;“Futbol…”Birçoğumuz onlara ”çok sportifler” demiştir, ne nafile ki hiçbir hedefi olmayan bir serüven bu, zira orada sporcu olmak çok zor... Bilindiği gibi, futbolun babaları orada boy göstermiyor...Çalışmalarına rağmen, yine de açlar. Aldıkları miktar, bizim gündelik masraflarımızın yarısı bile değil... Orada sabah akşam çalışırlar, boş zamanlarında ise atıklarla futbol topu yapıp, oynarlar...Kendilerini haddince geliştiriyorlar lakin sesini kime nasıl duyuracaklar?Bütçelerini zorlayan internet kafelere koşup, bir merhamet eli ararlar, ne elim ki orada da kimse yok, paralarını boş yere kaptırmanın hüznüyle eve dönerler...Ulaşabildiklerinde ise; Ya yanlış kişiye rast gelirler ya da tersleyen birine…Yâni, bu topraklar için, yaygın bir söz vardır “gücün yoksa aç kalırsın...Aç ve çaresizler; direniyorlar fakat şansları el vermiyor. Hayallerini gerçekleştirmek istemelerine rağmen, hayatın korkunç adaletine mahkumlar. En üzücüsü de, hüzünlü doğup, hüzünlü göçüyorlar…Aç, sessiz, çaresiz…Ne zor, değil mi?Eminönü’den, Esenler’e; Kasımpaşa’dan Kadıköy’e, her yerde bu insanlara rastlamak mümkün. Bunların önemli bir kısmını ülkemize futbolcu olma hayalleriyle gelenler oluşturuyor, nitekim ne yazık ki hedefleri hayallerinin dışında, hayal ile gerçek arasında geçinip gidiyorlar…Bizim bazı amatör kulüpler, bunları çok ucuza toplar; iki gün oynatıp, kapıya atarlar...Sebep, ön yargı mı diyelim?Bazılarımız ise bunları hiç beğenmez, kendileri Avrupa'ya gidip, elit oluyorlar...Örnekler verelim;Samuel Eto'o, henüz 17 yaşındayken, Fenerbahçe'nin altyapısına transfer olacaktı, dönemin yöneticileri kabul etmedi. Adam 35'e merdiven dayadı, hâlen çuvallar dolusu para alıyor. Antalya'dan, ne kadar para alacak diyorsunuz? 3 milyon Euro...Stephen Appiah da beğenilmedi, Avrupa'ya gidip, yıldız oldu, ülkemize yığın dolusu parayla geldi. Bu paralar bizden gideceğine, gelseydi, iyi olmaz mıydı?Bizim oyuncuları almayıp da, illâ yabancıda diretiyorsak, onlar da yabancı, onları da deneyelim?..Biz ancak futbol kariyerinin sonuna gelenleri almaya devam edelim...Aramızda, yardım eli uzatabilecekler varsa, sözü onlara bırakıyorum!..Bu iyi niyetli buruk yürekli güzel kardeşlerimize, bir el, bir umut olalım.Unutmayalım, onlardan biri biz de olabilirdik…