NE çok sevindik değil mi U18’le kazanılan Avrupa Şampiyonluğu’na. Gurur duyduk, alkışladık, işte bu dedik göğsümüzü gere gere Türk basketbolunun geleceği. Bu gençler yaşatacak bizlere gelecekteki büyük turnuvalarda daha da büyük gururları. 2 hafta önce U20 Milli Takımımız aynı duyguları, aynı büyük umutlarla birleştirerek yaşattı.2014’TE ümitler ve gençlerle kazanılan şampiyonlukta olduğu gibi 2013 gençlerde yine aynı sevinçle attı kalbimiz. 2011 gençler gibi 2010’da yıldızlar, 2009’da gençler Avrupa üçüncülüğüne de sevindik, 1999, 2008, 2014 yıldız milli takımın üçüncülüğüne sevindiğimiz kadar. 2005’te yaşadığımız şampiyonluğun kıymeti 2012’de yıldızlarda kazanılanla eşdeğerdi.GURUR?VERMELİLER2006’da ümitlerin, 2004 ve 2005’te gençlerin oynadığı finaller de... Liste uzar da uzar. Duygular hep aynı. Yaşananlar asla tesadüf değil. Biz zaten bu seviyedeyiz. Bizim gençlerimizin potansiyeli zaten bu. O yüzden 2 gün önceki kupaya da, 2 hafta öncekine de, daha önce kazanılanlara da şaşırmak abes olur. Bu gençlerle ancak gurur duyulur, başarılarına mutlu olunur. Mutluluk demişken, burukluk da var tabii. Bu üçüncülükleri, ikincilikleri, şampiyonlukları art arda yaşayan sporcular, asıl arenada boy göstermeleri gerektiğinde neden olmaları gereken yerde değiller.NEDEN Avrupa’nın, dünyanın ilgiyle takip ettiği takımlarda hayranlık uyandıran performanslara imza atamıyorlar. Neden bunca yılda bir Hidayet, bir Mehmet Okur, bir Ömer Aşık, bir Ersan İlyasova bir Kerem Tunçeri var. Neden aynı istikrar, aynı başarı yüzdesi, aynı bireysel performans kariyerilerinin geneline ve milli takıma taşıyamıyorlar. Neden, neden, neden...CEDİ Osman’dan, Emircan Koşut’tan, Kenan Sipahi’den, Egemen Güven’den, Furkan Korkmaz’dan ve şu an geleceğimz dediğimiz tüm gençlerden ortak beklentimiz, bu ‘neden’lerin değil gururların kaynağı olmaları.