İşte TFF seçimlerinden delege örnekleri... Bazıları “Gelene ağam, gidene paşam” der.. Bir bölüm ise futbolun çıkarını kendi çıkarlarından önde tutar. Ne yazık ki 2. grup azınlıktır.TÜRK Futbolu özerk olduğu günden bu yana TFF’nin tüm kongrelerini yerinde izledim. O nedenle ki futbol delegesini iyi tanırım. Seçim merkezi olan Ankara Sheraton Oteli’nin üst katlarındaki kulislerde delegelerin “Gelene ağam, gidene paşam demelerine” şahitliğim vardır. Tehdit, şantaj ve rüşvetle sandığa giderken oyunu değiştirenleri bilirim ve hâlâ delege olmalarını da şaşkınlıka izlerim. Çoğunluk olmasın, seçim yapılmasın diye hazirun cetvelini imzalamayıp salon kapısında bekleyenleri dün gibi hatırlarım. Mini barları patlatıp ödeme yapmadan otelden ayrılanları hiç unutmam. “Hesabınızı kapatın” diye arandıklarında “Biz TFF’den zengin miyiz. Oy verdik o kadar, ödesinler” demelerine de gülüp geçerim. Çünkü bu durum artık TFF kongrelerinin bir klasiğidir. Bir başkan adayının yemeğine katılıp büyük yeminler ve sözlerin ardından “Oyum size” diyen, ardından da diğer adayın yanına gidip çok sayıda şahitin yanında “Başkan sana oy atacağım” sözü veren hakem eskilerini hafızamdan silemem. Hasbelkader spor medyasında kendine yer bulmuş, kalemşörlüğe bile soyunmuş bazı ağabeylerimin “eski sporcu” vasfı sayesinde elde ettikleri oyu neler karşılığında ve nasıl kullandığını da aklımdan çıkaramam. Tabi siyasileri, onların bürokratlarını ve durumdan vazife çıkartan “çantacıları” da...ÖZGENER FARKIVE elbette akl-ı selim delegeleri, futbolun çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutanları da çok iyi tanırım. İşte size onlardan bir örnek... Ayhan ağabeyin (Bermek) arkasındaki siyasi desteğe karşın bildik katakulliler sonrasında kaybettiği seçimin ardından meslektaşım Cemal Ersen ile bir delegenin odasına çıktık. “Yok bir daha beni asla bu camianın içinde göremezsiniz. Ben bu kadar çok yalan söyleyen, saatte değil dakikada taraf değiştiren çıkarcı bir camia görmedim. Şimdi evime gidiyorum ve sadece bir futbol izleyicisi olacağım” dedi... Verdiği bu sözü fazla tutamadı. Çünkü “Türk futbolunun sana ihtiyacı var” diyerek rahmetli Hasan Doğan çağırmıştı. Direnemedi ve taşın altına elini soktu. O delege Mahmut Özgener’di.CHECKLIST ŞART...YANDAKİ satırlarda TFF’nin delege yapısıyla ilgili ip uçları vermeye çalıştım. Neden bu ip uçlarını vermeye gerek duyduğumu aktaracağım. Ama önce küçük bir tespit daha yapıp savlarımı kuvvetlendireyim. TFF seçimlerinde oylarını blok kullanan kulüplerin delegeleri için sorun olmaz(!). Çünkü onlar başkan kimi işaret ederse o adaya oylarını atarlar. Ama Taban Birlikleri ve özellikle alt ligden gelen delegeler için durum hiç de öyle değildir. Onları kontrol etmek çok zordur. YA sözlerini senet sayıp yolunuza devam edeceksiniz (Ki böyle sağlam delege bir hayli fazladır) ya da geçmişte Şenes Erzik’in, Kemal Zorlu’nun, Haluk Ulusoy’un ve rahmetli Hasan Doğan’ın yaptığı gibi sağı-solu oynayan delegeleri “Bize oy vermeyecekler” listesine yazacaksınız. Ve eğer bu liste 20 kişiyi aşarsa işte o zaman seçimi kaybedersiniz. Buna en iyi örnek rahmetli Hasan Doğan’ın desteğine karşın Ayhan Bermek’in son sandıkta (taban birlikleri sandığı) kaybettiği seçimdir. FUTBOLUN SÜLÜKLERİGELELİM asıl konuya...Mahmut Özgener dün resmen bıraktı. “Bıraktı” diyorum, çünkü eğer Özgener isteseydi bir 4 yıl daha başkanlık yapabilirdi. Hem de kendisinin bile hayal edemeyeceği kadar güçlü bir biçimde. Ama kırgınlığı, kızgınlığı ve aile özlemi onu bu kararı almaya itti. En yakınındaki “iş arkadaşları” bile Özgener’e kazık attı. Sırtından hançerlendiğini fark ettiğinde iş işten geçmişti. Daha yapacak çok işi vardı. Sanırım dik duruşu, eğilip bükülmeyi sevenleri çok rahatsız etti. Onlar kerhen bile “devam” demediler. Tartışabiliriz ama bence Mahmut Özgener başarılı bir başkanlık yaptı. Ve çıta çok yükseldi... ŞİMDİ kulislerde 4 adayın ismi var. M.Ali Aydınlar ve Göksel Gümüşdağ resmen “Adayız” dediler. Hem de Özgener bıraktığını resmen açıklamadan (!)... Haluk Ulusoy ile Mehmet Atalay ise zemin yoklamalarını sürdürüyorlar... Çok uzun zamandan bu yana ilk kez bu kadar çok adaylı bir döneme giriyoruz. Hepsinin yarışa girmesi muhtemeldir. İşte bu durumda yukarıdaki satırlarda özetlediğim her yeri oynayan delegelere gün doğacaktır. Korkarım ki bir kez daha futbolun sırtından geçinen sülükler, futbolun geleceğini belirleyecekler.Başbakan’ın icazeti?FUTBOL özerk bir yapıya sahip ama ne yazık ki son 4 seçimdir siyasi iradeyle birlikte anılıyor. O günden bu güne seçilmiş tüm adaylar ‘bir numara’dan aldıkları işaretle yola koyuldular. Ve önümüzdeki son seçimde de böyle olacak. TFF’nin hiçbir çalışması olmamasına karşın, Erzurum’daki mitingde “Süper Kupa Finali kentinizde oynanacak” müjdesi veren Başbakan Erdoğan da elbette bir adayı işaret edecektir (Bana göre etti bile). Ama bu işaret öyle direk ve ulu orta olmaz. “Ankara havası“ solumamış olanlara anlatayım. Başbakanların icazeti ülke güvenliği konuları dışında genelde dolaylı olur. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz hep böyle yapmışlardır. En çok da Turgut Özal. YANİ bu tür icazetler yazılı olmayan bir devlet geleneğidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da farklı davranmadığını yaşayarak öğrendik. İşte bu nedenledir ki, başkan adayları “Başbakan ile görüştünüz mü, size görev verdi mi?” gibi sorulara hayır yanıtı vereceklerdir. Ayrıca her hangi bir aracının da kolay kolay başbakanın adını ağzına alıp “doğru olmayan” icazeti adaylardan her hangi birine ileteceğini hiç sanmıyorum. Ne dersiniz böyle biri var mıdır?