SEZON başından beri boşuna “Alex” de “Alex” demiyorum.. Sezon başında henüz forma giremediği, “Artık yaşlandı, F.Bahçe forması ona ağır gelir” denildiği günlerde de aynı şeyi söylüyordum, şimdi de kelamım değişmiyor.. Alex, sadece F.Bahçe’ye değil, Türkiye’ye gelmiş geçmiş en başarılı, en parlak, en örnek, en yetenekli, en karakterli futbolcudur.. Onun heykelini dikmek isteyenler geç bile kaldılar.. Bir futbolcunun bir takımın kaderi üzerinde bu kadar büyük etki yarattığı çok nadir görülür.. İşte Messi Barcelona’da bunu yapıyor, Ronaldo M.United’dayken yapmıştı.. Belki bu sezon Avrupa’da başarısı olmadı.. Ama Alex, 9 puan gerideki F.Bahçe’yi tek başına şampiyonluğa taşıyor işte.. Onu bulana da, onu transfer edene de, onu çok iyi çalıştırıp bu hale getiren Aykut’a da helâl olsun!ÖYLE bir maçtı ki, insanın Alex’ten başka bir özne kullanmasına imkân yok.. Maçın sıkıştığı, Trabzon’dan gelen 2 gol haberiyle tribünlerin “Eyvah” dediği dakikalarda ortaya çıktı.. Zekasıyla ilk penaltıyı yaptırdı.. Niang’ın 2. penaltısının pasını verdi, Senecky’nin atılmasını sağladı.. Frikikten muhteşem bir gol attı.. Hele son golü jeneriklere geçecek kadar güzeldi.. Topuz’un derinlemesine pasında kalecinin üstüne geldiğini görünce topun dibine öyle güvenle girdi ki, arkasına bakmadan sevinmeye gitti.. Bir futbolcu 90 dakika içinde 3 penaltı kullanıp, 3’ünde de 2 değişik kaleciyi terse yatırıyorsa ne söylenebilir ki! Sıradan ayakların eskisi gibi koşmadığı, normal çalışan beyinlerin standardının altına düştüğü bir maçta titremeyen kramponlanıyla 27 gole ulaştı Alex.. Bu, bir orta saha oyuncusu için rekor.. Ama Alex’in kırmadığı rekor kaldı mı ki!